Saadet Partisi Çorlu Kadın Kolları gıda güvenliği ile ilgili yazılı bir açıklaya yayınladı. Açıklamada, insanlığın devamlılığının sağlanması için gıda güvenliğine önem verilmesi gerektiği vurgulandı.

Yapılan açıklamada Saadet Partisi Çorlu Kadın
Kolları, “Dünyada gıdaya bağlı olarak yaşanan her tartışmanın altında kıtlık,
kaynak daralması, iklimsel değişiklikler gibi sorunlar değil, bütün açıklığı
ile büyük bir adalet sorunun var olmasıdır. Kapitalist-Emperyalist yapının “kıt
kaynaklarla, sınırsız ihtiyaçların giderilmesi.” şeklindeki iktisat tanımını
reddediyoruz ve bu tanımın emperyalizm tarafından her türlü adaletsizliğin
meşrulaştırılmasında temel araçlardan biri olduğunu biliyor, ne kaynakların
kıt, nede insan ihtiyaçların sınırsız olduğu yalanını asla kabul etmiyoruz”
dedi.
“TÜRKİYE OLARAK YILDA 18,6 KİLO KIRMIZI ET
TÜKETİYORUZ”
Saadet Partisi Çorlu Kadın Kolları, “Ülkemizde
yıllardan beri var olan yetersiz ve dengesiz beslenme sorununu adaletsiz gelir
dağılımı temelinde gün geçtikçe derinleşmekte. Ülkemiz nüfusunun yarısının
yoksulluk sınırı altında, 1 milyondan fazla yurttaşımızın da açlık sınırı
altında yaşadığı göz önüne alınırsa, açlık ve yetersiz beslenmeyi millet olarak
ne kadar derinden yaşadığımız ortaya çıkacaktır. Ayrıca bir toplumun
gelişmişlik seviyesi fertlerinin tükettiği hayvansal gıdaların miktarı ile
doğru orantılıdır. Ülkemizde tüketilen et, balık, süt, yumurta gibi değerli
protein kaynakları miktarının gelişmiş ülke verileri ile karşılaştırıldığında
çok geride olduğu görülecektir. İstatistiklerde ABD’de yıllık kişi başı et
tüketiminin 116.7 kilogram, Arjantin’de 99.5 kilogram, Avustralya’da 93.9
kilogram iken Türkiye’de yalnızca 18.6 kilogram olduğu görülmekte.
“POTANSİYELİMİZ VAR, KULLANMIYORUZ”
Ülkemiz geniş coğrafyası hayvansal üretim açısından
önemli bir potansiyele sahip olmasına rağmen, yanlış uygulanan tarım
politikaları nedeniyle hayvansal üretim geliştirilememektedir. Dünyada yaşanan bu kadar büyük açlık tehlikesine
rağmen ülke potansiyelinin değerlendirilerek hayvansal üretimin arttırılmaması
bunun yerine, hayvansal protein açığının ithalat yolu ile karşılanmasının,
ileride çok daha büyük açlık sorunlarını beraberinde getireceğini söylemek için
büyük araştırmalara gerek yoktur.
“EKİLEN TARIM ARAZİLERİNDE DÜŞÜŞ VAR”
Yaşadığımız dünyada bir milyar insan, gıda bulmak
için göç ediyor. Bu durumun ülkemizdeki yansıması olarak, Türkiye İstatistik
Kurumu’nun (TÜİK) verilerine göre, 2001 yılında 26,4 milyon hektar olan tarım
alanları 2016 yılında 23,7 milyon hektara gerilemesi şeklinde görülüyor. Yılda
ortalama 180 bin hektar kayıpla 15 yılda toplam 2,7 milyon hektar (yaklaşık iki
İstanbul büyüklüğünde) azalma olduğu ifade edilmekte. Tarım alanlarındaki
azalma tarımsal istihdamda da azalmayı tetikliyor ve 2002 yılında tarımsal
istihdam 7,46 milyon kişi iken, 2016 yılı nisan ayında %28 azalış ile 5,35
milyon kişiye gerilediğini görüyoruz.
“İTHALATÇI DURUMUNA GELDİK”
Türkiye'nin 2017 yılında gerçekleştirdiği toplam
tarım ürünleri ithalatı yaklaşık 5 milyar doları bulmakta. Tarımsal alanda
dünyada kendi kendine yetebilen nadir ülkelerden olan ülkemiz maalesef ette,
pirinçte, mercimekte, nohutta, limonda, pancarda ve nihayet buğday ve saman da
dahi ithalatçı konuma düşürülmüştür. Görülmektedir ki, Türkiye hükümeti de
diğer Güney Ülkeleri gibi Kuzey Ülkeleri’nin pazarı konumlandırmasına razı olan
politikaları sürdürmektedir” denildi.
İmdat Şahin