Ergene Nehri İçin Sevindirici Gelişme
Ergene

Ergene Nehri İçin Sevindirici Gelişme

  • 24 Eylül 2022

Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Çorlu Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Lokman Hakan Tecer, Ergene Nehri üzerinde yaptıkları incelemenin ardından kirlilik seviyesinin 115 miligramdan 35 miligram seviyelerine gerilediğini söyledi.

Geçtiğimiz günlerde Tekirdağ Valisi Aziz Yıldırım, Çorlu ziyaretleri sırasında gazetecilere yaptığı açıklamada Ergene Nehri’nde kirlilik seviyesinin azaldığını söylemişti. Konu ile ilgili olarak Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Çorlu Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Lokman Hakan Tecer, yaptığı bilgilendirmede kirlilik seviyesinin 115 miligramdan 35 miligram seviyelerine gerilediğini söyledi. Ergene Nehri için sevindirici bir gelişme olduğunu belirten Prof. Dr. Lokman Tecer, “kirlilik seviyesi 4’üncü sınıftan 2’inci seviyeye düşmüş oldu” ifadelerini kullandı. 
DEĞERLER 115 MİLİGRAMDAN 35 MİLİGRAMA DÜŞTÜ 
“Geçen yıl Ergene Nehri Uzunköprü civarlarında alınan örnek sonuçlarında kimyasal oksijen ihtiyacının yani derelerin ve nehirlerin kirlilik seviyesini gösteren parametrelerin bir tanesi 115 miligram civarında analizler sonucu ortaya çıktı. Bu 4.sınıf kirlilik yani hiçbir şekilde kullanılamayacak bir su anlamına geliyor idi.  Aynı noktada yapılan incelemeler neticesinde kirliliğin 35 miligram seviyelerine düştüğünü gördük. Bu da temizlenmeye işaret veya daha az kirlenmesine işaret ediyor. yani 2. Sınıf su kirliliği olduğunu görüyoruz. 50 miligram altında olduğu zaman öyle sınıflama yapılıyor. Dolayısıyla bu önemli ve bizleri sevindiren bir gelişme. Azot fosforda hala 4. sınıf kirli olma özelliğini koruyor ama biliyorsunuz azot fosfor özellikle biyolojik arıtmadan gelmeyen bir atık türü. Denizlerde de müsilaja sebep veriyor. Kimyasal oksijen ihtiyacındaki azalma sürekli izlenmesi gereken bir parametre. Bunun bir süre sonra artmayacağının bir garantisini veremeyiz. Kirlilik ve deşarjlar bu şekilde azaltılırsa nehir bir süre sonra kendi kendini temizleyeceği, normal başka amaçlar için de kullanılabilecek bir su halini bizlere gösteriyor. Nehre yapılan deşarjlarda yoğun kontrollerin yapılması, arıtma tesislerinin çalışıyor olması, ortak arıtmaların bu bölgede devreye girmesi gibi sebepler etken olmuştur” dedi.
ERGENE EYLEM PLANI PROJESİNDE SONA GELİNDİ 
Arıtılacak olan suya bölgenin ihtiyacı olduğunu ve Marmara Denizi’ne deşarj etme lükslerinin olmadığını söyleyen Tecer, “2011 yılında başlatılan Ergene Eylem Planı ile burada 5 tane arıtma tesisi kurulması kararlaştırılmıştı. Bu konuda da sona gelindi ve tamamlanmasından sonra ileri biyolojik arıtım ile endüstriyel ve kentsel atık sular arıtılarak derin deşarj ile Marmara Denizi’ne verilecek. Fakat bir kez daha üzerine basarak söylüyorum. Ergene Nehri temizlenmiş olsa dahi buradaki suların tamamı arıtılsa dahi bizim bu sulara ihtiyacımız var. Bu bölgede yer altı su seviyelerinde ciddi düşüş var. Endüstriyel ve tarımsal faaliyetlerde bu bölgedeki yer altı sularını kullanarak üretimlerini sürdürüyorlar. Dolayısıyla bu suları arıtsak dahi Marmara Denizine Deşarj etme lüksünüz yok” diye konuştu.
TARIM VE SANAYİCİ BİNDİĞİ DALI KESİYOR!
Konuşmasını sürdüren Prof. Dr. Lokman Tecer, “Bu bölgede ciddi anlamda söylediğimizde bazen tepki alıyoruz. Sanayici ve ziraatla uğraşan insanlar bindiği dalı kesiyorlar diye! Gerçekten bu bölgede yer altı sularını kullanmaya devam ettiği müddetçe bindiği dalı kesiyorlar. Bu kısa ve orta vade de böyle bir üretim tüketim biçimi bu bölgede olmayacak. Dolayısıyla bu suların geri kazanılarak tekrar proseste kullanılması gerekiyor. Bunu söylemek kolay! Suların geri kazanılması da istediğimiz zaman istediğimiz fizibilitede olmuyor. Bunun için de bir zamanla, planlama ve bir kaynak ayırmak gerekiyor. Bugünden başlayarak yarın geç olabilir! Bu suların geri kazanılması ile ilgili plan ve projeleri gündeme almamız, bunun üzerine de çalışmamız gerekiyor” şeklinde uyarılarda bulundu.

KOKU DİYE İFADE ETTİĞİMİZ ŞEY HAVA KİRLİLİĞİDİR
Hava kirliliği konularında da değerlendirmelerde bulunan Prof. Dr. Lokman Tecer, “Bu bölgede derin deşarj konularındaki gelişmeler sevindirici ama Ergene, Çorlu, Çerkezköy, Kırklareli Edirne gibi Trakya Bölgesi’nde çevresel problemlerin sadece atık sulardan oluşmadığını söylememiz ve bilmemiz gerekiyor. Ne yazık ki burada endüstriyel ve trafik neticesinde bir hava kirliliği yaşanıyor. Bu yaz aylarında da kış aylarında da yaşanıyor. Normalde kış aylarında hava kirliliğinden söz etmemiz gerekir. Ancak yaz aylarında da Çorlu’da koku diye ifade ettiğimiz bir hava kirliliği var. Şunu lütfen çok iyi anlatalım, insanlar da anlasın. Koku diye hissettiğimiz şey bir hava kirliliğidir. Hava kirliliği de halk sağlığı problemidir. Dolayısıyla bu kötü kokusunu aldığımız şeyler aslında uçucu organik bileşikler dediğimiz gaz bileşikler. Bunların içinde toksik, kanserojik ve sağlık üzerine olumsuz etkiler yapan kirleticiler var. Ne yazık ki bu bölgede tekstil, metal ve diğer endüstriyel faaliyetler sonucunda atmosfere ciddi miktarda kokuya sebebiyet veren kirletici gazlar atılıyor. O kokuyu da biz o nedenle alıyoruz. Özellikle Çorlu, Çerkezköy ve Muratlı üçgeninde atmosferde sağlığımızı tehdit eden toksik gazlar var biz de onları koku olarak algılıyoruz. Daha önce yaptığımız çalışmalarda koku ile ilgili farkındalık oluşturmak amacı ile Çorlu Belediyesinin destekleri ve üniversitemiz iş birliği ile KODER isimli bir aplikasyon geliştirdik. Bu bölgede yaşayan vatandaşlarımız kokuyu aldığı noktada bir bildirim gerçekleştiriyor. Biz de bunu ilgili yetkililere iletiyoruz ve konunun bertaraf edilmesine ilişkin bir çalışma başlatıyoruz. Yaptığımız analizlerde koku şikâyetinin çok olduğu bölgelerde ve zamanlarda ölçüm yaptık. Bunun neticesinde arttığını tespit ettik. Dolayısıyla bu bölgede yaz kış fark etmeksizin koku diye tabir ettiğimiz bir hava kirliliği yaşanıyor” ifadelerini kullandı.
HAVA KİRLİLİĞİNİ ÖNLEMEK İÇİN ÇÖZÜMLERİ SIRALADI 
Değerlendirmelerinin ardından Çorlu Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Lokman Tecer, çözüm önerilerini belirterek “Bunun da önüne geçilmesi için trafik yoğunluğunu ve güzergahını tekrar bir revize ederek gözden geçirmemiz gerekiyor. En önemlisi de atmosfere salınım yapan sanayi tesislerin salınımı azaltacak filtre ve hava kirletici kontrol sistemlerinin bacalarda faaliyete ve uygulamaya geçilmesi gerekiyor. Bu hava kirliliği ve su problemini çözdükten sonra ele almamız gereken belki de geç kaldığımız konulardan bir tanesi” dedi.
İMDAT ŞAHİN