Chp Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Siyasi Partilerin, Demokrasilerin Vazgeçilmez Unsurları Olduğunu Belirtti
Tekirdağ

Chp Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Siyasi Partilerin, Demokrasilerin Vazgeçilmez Unsurları Olduğunu Belirtti

  • 19 Mart 2021

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, siyasi partilerin, demokrasilerin vazgeçilmez unsurları olduğunu belirterek, demokrasi savunuluyorsa siyasi partilerin kapatılması ve sonlandırılması gibi süreçlerin bırakılması gerektiğini söyledi.

Kılıçdaroğlu, partisinin il başkanlığında yaptığı konuşmada, "Kurtuluş mücadelesinin önsözü" olması, "Mustafa Kemal Atatürk'ün tarih sahnesine güçlü şekilde çıkması" ve "egemen güçlere karşı ortak mücadeleyi sergilemesi" bakımından Çanakkale Zaferi'nin çok önemli olduğunu vurguladı.
Vatan uğruna mücadele eden şehit ve gazileri minnetle andığını ifade eden Kılıçdaroğlu, "Bu konuda toplum olarak her yıl Çanakkale'yi anmamız, aslında bir anlamda onlara duyduğumuz minnetin gelecek kuşaklara devredilmesini sağlamaktır. Bir başarıyı aldık, bu başarıyı gelecek kuşaklara da aktaracağız." dedi.
 Özgürlük ve bağımsızlık mücadelesinin, Çanakkale Savaşı'yla belleklere kazındığına işaret eden Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
"Biz kendi bayrağımızın altında özgürce yaşamak istiyoruz. Bu savaşı verenler aynı zamanda Milli Kurtuluş Savaşı'nı verenlerdir. Hala Mustafa Kemal Atatürk'ün bağımsızlık şiarını yeterince bilmeyen kadrolar vardır. Şu gerçeği herkesin çok iyi bilmesi gerekir. Atatürkçülüğün iki temel ayağı vardır. Birincisi siyasi bağımsızlıktır. İkincisi ekonomik bağımsızlıktır.
Ve Mustafa Kemal şunu söyler. Onun sözleriyle ifade edeyim. 'Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir' der. Bayrağımın altında özgürce yaşamak istiyorum. Ama yine Mustafa Kemal Atatürk söyler 'Savaş meydanlarında kazanılan zaferler ekonomik zaferlerle taçlandırılmadıkça siyasi bağımsızlığınızı koruyamazsınız'. Onun içindir ki Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları kazandıkları siyasi bağımsızlığı ekonomik bağımsızlıkla taçlandırmak için Osmanlı'nın kaybettiği sanayi devrimini yeniden yakalamak zorunda kalmışlardır ve yakalamışlardır."
Çocuklara, gençlere bağımsızlığın ne anlama geldiğinin iyi anlatılması gerektiğine vurgu yapan Kılıçdaroğlu, "Eğer bugün Türkiye  83 milyon olarak Londra'daki bir avuç tefeciye hizmet eder hale geldiysek oturup her birimizin tek tek düşünmesi lazım. Nasıl oluyor da Türkiye Cumhuriyeti'ne dışarıdan para gelecek mi gelmeyecek mi? O umutla yaşayan bir siyasal iktidar var. Para gelse durum iyi, para gelmese kötü. Peki senin ülken, senin kalkınman, senin büyümen nerede?" sorularını yöneltti.
 "Gün, birlik günü"
Milli Mücadele'yi verenlerin ekonomik kalkınma ve büyümeyi de beraberinde sağladıklarını belirten Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Osmanlının borcunu son kuruşuna kadar ödediler. Düyun-u Umumiye İdaresi'ni kapattılar. Acaba genç kuşaklarımız şu gerçeği biliyor mu? Yabancıların elindeki Düyun-u Umumiye İdaresi yani Borçlar Genel Müdürlüğü o genel müdürlükte çalışan personel sayısı, Osmanlı'nın Maliye Bakanlığında çalışan personel sayısından fazlaydı. Toplanan vergilerin kaderini, yapılacak yatırımların kaderini belirleyen Düyun-u Umumiye İdaresi'ydi. Yabancıların idaresiydi. Gençlerimize gerçek tarihi anlatmalıyız.
Bu binada oluşturulacak politikalar, yani CHP il merkezlerinde, ilçe merkezlerinde oluşturulacak politikalar, tarihimizin iz düşümü olmak zorundadır. Aynı iz düşümden geleceğe bakmak zorundayız. O nedenle Mustafa Kemal Atatürk hedef olarak çağdaş uygarlığı yakalamak ve aşmayı göstermiştir. Ve bizler bunu yapmak zorundayız. Bunu başarmak zorundayız. Tarihin bize yüklediği böyle bir sorumluk var. Bu tarihi sorumluluk içinde hareket etmek zorundayız."
Kılıçdaroğlu, gününün ayrışma günü değil beraber olma ve ekonomik bağımsızlığını yeniden sağlama günü olduğunu vurguladı.
 "Bağımsızlıktan herkes sorumlu"
Ülkenin bağımsızlığından herkesin sorumlu olduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Siyasi görüşlerimiz farklı olabilir. Kimliklerimiz farklı olabilir. İnançlarımız farklı olabilir. Yaşam tarzlarımız farklı olabilir ama ülkenin bağımsızlığından hepimiz sorumluyuz. Çocuklarımıza her yönüyle bağımsız, onurlu bir Türkiye'yi bırakmak zorundayız. Milli Kurtuluş Savaşı'nın hangi koşullarda verildiğini biliyoruz. Dolayısıyla bizlerin üzerine düşen tarihi bir sorumluluk var. CHP'lilerin üzerine düşen tarihi bir sorumluluk var. Cumhuriyeti kuranlar başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları demokrasiyi de inşa etmek istediler. Çok partili hayatı getirmek istediler. Bunun da mücadelesini verdiler. Girişimlerde bulundular. Ama olmadı.
Sonra onun arkadaşı, İnönü Savaşları'nın kahramanı İsmet İnönü çok partili yaşama geçirdi bu ülkeyi. Demokraside en büyük adımı attı. Ama bir şey daha yaptı. Dünya siyaset tarihinde ender rastlanan bir şeyi yaptı. Savaş meydanlarının kahramanı, dönemin Milli Şefi  İnönü seçimi kaybettiğinde getirip rakibine 'buyurun gelin devleti siz yöneteceksiniz' dedi. Yürüyerek evine gitti. Tarihte yoktur böyle bir şey. Demokrasiye inananlar ancak bunu yaparlar. Dolayısıyla iktidarda kalmak için her türlü numarayı çevirip, acaba nasıl olur da iktidarda kalmanın yollarını ararım diyenler bu ülkeye katkıda bulunamazlar, demokrasilerine katkıda bulunamazlar."
Siyasi partiler demokrasinin vazgeçilmez unsurlarıdır
Demokrasiyi savunmanın özgürlüğü savunmak demek olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, şu görüşleri paylaştı:
"Anayasa 'siyasi partiler demokrasinin vazgeçilmez unsurlarıdır' diyor. Ne demektir, siyasi, ekonomik, toplumsal görüşleri, her siyasi parti kendisine göre yorumlar ve kamuoyuyla paylaşır. Halkın desteğini alan siyasi parti yaşar, halkın desteğini almayan siyasi partiler tarihin çöp sepetine atılırlar. Dolayısıyla biz siyasi partilerin kapatılması, siyasi partilerin sonlandırılması gibi bir süreci bırakmak zorundayız, eğer demokrasiyi savunuyorsak.
Bizim partimiz de kapatıldı. Bizim eskiden Cumhuriyet'in kurulduğu yıllarda bütün illerde ve ilçelerde binalarımız vardı. Mal varlıklarımıza el kondu. Arşivlerimize el kondu. Binalarımıza el kondu. Ama biz demokrasi mücadelesinden vazgeçmedik. Demokrasiyi savunmak farklı bir şeydir.  Demokrasiyi savunmak insan haklarını savunmak demektir. Demokrasiyi savunmak özgürlüğü savunmak demektir. Demokrasiyi savunmak can ve mal güvenliğini sağlamak demektir. Demokrasiyi savunmak insana saygı duymak demektir. Demokrasiyi savunmak, benim gibi düşünmeyen insanın, düşüncesini özgürce söyleyebileceği bir rejimi savunmaktır. Demokrasiyi savunmak, milli iradeyi savunmak demektir. Demokrasiyi savunmak, 'egemenlik kayıtsız şartsız milletindir' cümlesini savunmak demektir."
"Kutuplaşma kavga getirir"
Kılıçdaroğlu, bugün inanç üzerinden siyaset yapılmasının siyaset önündeki en büyük sorun olduğunu belirtti. 
Kimlik üzerinden, yaşam tarzı üzerinden, inanç üzerinden siyaset yapmanın yanlış olduğuna dikkati çeken Kılıçdaroğlu, "Kimlik üzerinden, yaşam tarzı üzerinden, inanç üzerinden siyaset yaptığınızda toplumu kutuplaştırırsınız, toplumu kavga eder hale getirirsiniz. Demokraside bunlar olmaz. Normalde bunlar bütün demokrasilerde yasaktır. Ama bizim ülkemizde maalesef toplum ayrıştı, toplum bölündü. Sorumlusu ülkeyi yönetenlerdir." dedi.
CHP olarak kimlik, yaşam tarzı ve inanç üzerinden siyaseti reddettiklerinin altını çizen Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
"Biz kuruluş felsefesine aynen bağlıyız. Kurucu felsefemiz neyse aynı felsefeyi çocuklarımıza göstermek ve öğretmek zorundayız. Ülkenin birliği ve bütünlüğü, bizim için her şeyden önemlidir. Bayrağımıza saygı her şeyden önemlidir. Siyaseti bu zeminde yapmak zorundayız. Siyaseti böyle geliştirmek zorundayız. Peki biz nasıl bir siyaset düşünüyoruz? Madem bir il binasındayız, maden CHP'liyiz nasıl bir siyaset düşünüyoruz? Kimlik üzerinden mi, yaşam tarzı üzerinden mi, inançlar üzerinden mi? Hayır bunları reddediyoruz. Biz sosyal kimlikler üzerinden siyaset yapıyoruz. Ne demek sosyal kimlikler. Emekliler, bir sosyal kimliktir. Bütün emeklilerin hakkını savunuyoruz, hangi partiden, hangi kimlikten, hangi inançtan olursa olsun her emekli bilmelidir ki CHP bizi savunuyor. İşsizlik de bir sosyal kimlik midir? Evet sosyal kimliktir. Biz işsizlik sorununa çözüm bulunmalı derken, kişinin kimliğine bakıyor muyuz, inancına bakıyor muyuz, yaşam tarzına bakıyor muyuz, hangi partiden diye bakıyor muyuz? Hayır. Ne diyoruz, 'CHP olarak işsizlik sorununu çözeceğiz'.
Çiftçileri ayrıştırıyor muyuz, bölüyor muyuz? Doğulu, batılı, kuzeyli, güneyli diye ayırıyor muyuz? Hayır. Bu ülkede üreten, alın teri döken bütün çiftçilerin hakkını savunuyoruz. Apartman görevlileri bize hizmet eden insanlar. Ayırıyor muyuz onları, senin inancın ne kardeşim, kimliğin ne kardeşim, yaşam tarzın ne kardeşim? Hayır. Ne diyoruz, apartman görevlisiysen sorunun varsa bu sorunu çözeceğiz. Kamyon şoförleri, minibüs şoförleri, servisçiler... Biz, sosyal kimlikler üzerinden ve o sosyal kimliğe sahip insanların yaşadıkları sorunların çözümü üzerinden siyaset yapıyoruz. Bizi diğerlerinden ayıran temel nokta budur."
"Ayrıştırmadan siyaset yapıyoruz"
Kılıçdaroğlu, kimseyi ayrıştırmadan siyaset yapma mirasının kendilerine Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarından, partilerinin kuruluş felsefesinden kaldığını aktardı.
İktidara yönelik eleştirilerde de bulunan Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
"Türkiye'nin içinde bulunduğu koşullar zor koşullardır. Biz bunları aşmak zorundayız. Şu an sorunu olmayan hiçbir kesim yok. Herkesin bir sorunu var. Sadece bir avuç azınlık, saray ve beslemeleri, onların hiçbir şikayeti yok. Bir yerden değil en az beş yerden maaş alıyorlar. Bir elleri yağda bir elleri balda. Ama esnaf perişan, çiftçi perişan emekli perişan 19 yıl ülkeyi yöneteceksin, 10 milyonun üzerinde işsizlik yaratacaksın.
Yüzbinlerce üniversite öğrencisi okulu bitirmiş ama işsiz, iş bulamıyor. Biz, belediyeler olarak milletvekilleri olarak, belediye meclis üyeleri olarak, il genel meclis üyeleri olarak ve sıradan bir vatandaş olarak çalışmak zorundayız. Tarihin bize yüklediği sorumluluğun gereğini yapmak zorundayız. Türkiye'yi aydınlığa çıkarmak zorundayız. Gün, dediğim gibi ayrışma günü değil, gün, beraber olma günüdür."
İktidarın ekonomi yönetiminde de başarısız olduğunu ileri süren Kılıçdaroğlu, "Ödediğimiz vergiler nereye gidiyor?" diye sordu.
Vergilerin dış borçlanmaya gittiğine işaret eden Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
"Bizim ödediğimiz vergiler, yeni doğan çocuğun ödediği vergiler neden bir avuç tefeciye gidiyor. Hangi gerekçeyle bir avuç tefeciye gidiyor. Ve neden bir siyasi iktidar, kendi ülkesinde kendi vatandaşından dolar üzerinden borçlanıyor. Acaba gençlerimiz şu gerçeği de biliyorlar mı? Osmanlı İmparatorluğu'nun parasını basan banka hangi bankaydı. Yerli bir banka mıydı, milli bir banka mıydı? Hayır, yabancı bir bankaydı. Peki biz kendi paramızı ne zaman bastık? Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nı kurduktan sonra 1930'da. Kendi parasını basamayan bir devlet olur mu arkadaşlar. Kendi parasını basmak için yabancı bir bankaya mahkum olan bir devlet olur mu. 
Milli Kurtuluş Savaşı'nın ne kadar değerli olduğunu biliyor muyuz, yeteri kadar genç kuşaklara aktarıyor muyuz? Biz Cumhuriyet Halk Partisiyiz, tarihin yüklediği sorumluluğun gereğini yapmak zorundayız. Ayrışmadan, toplumun her kesimini kucaklayarak, demokrasi içinde her düşünceye saygı duyarak, yolumuza devam etmek zorundayız. Ayrıştırabilirler, bölmek isteyebilirler ama biz onları şiddetle ama şiddetle reddedeceğiz."
"Sıradan bir parti değiliz"
CHP'nin sıradan bir parti olmadığını ifade eden Kılıçdaroğlu, "Cumhuriyet Halk Partisi avukat bürolarında hazırlanan bir dilekçeyle kurulan bir parti değildir, savaş meydanlarında kurulan bir partidir, sıradan bir parti değildir." dedi.
CHP'nin dünyanın en köklü partisi olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle tamamladı:
"CHP, çağın değişimlerine ayak uyduran bir partidir. Çağdaş uygarlığı yakalamak için mücadele eden bir partidir. Bakınız Türkiye Cumhuriyeti tarihine 100'lerce 1000'lerce parti kurulmuştur, ayakta kalan kaç kişidir. CHP bir lider partisi de değildir. Çağdaş demokrasiyi hedeflemiş bir kitle, halkın partisidir, halk partisidir.
O nedenle tarihin yüklediği sorumluluk var, bunun gereğini yapacağız. Toplumu aydınlatacağız, kutuplaştırmadan, kavga dilini kullanmadan herkesi kucaklayarak. Sorunu olan kim olursa olsun yanında olacağız. Bize oy versin ya da vermesin yanında olacağız. Sorununu çözünceye kadar onunla birlikte olacağız. Bize yakışan da budur zaten. Biz, bize yakışanı yapacağız." (AA)