Mhp'den Stk'lara ‘Terörsüz Türkiye' Daveti
MHP Çorlu İlçe Başkanı Cemal Daştan ve yönetim kurulu üyeleri Çorlu’daki STK’ları ‘Terörsüz Türkiye’ süreciyle ilgili yapılacak bölgesel toplantılara davet etti.
16 Ağustos 2025 Pazar Günü İstanbul Bakırköy WOW Otel’de gerçekleştirilecek olan Asırlık Birlik ve Sorunsuz Kardeşlik programına, STK’ları davet eden MHP Çorlu İlçe Başkanı Cemal Daştan süreç hakkında da STK temsilcilerine bilgiler veriyor. ‘Terörsüz Türkiye’ olarak adlandırılan sürecin ayrıntılarıyla ilgili MHP yöneticilerinin bölgesel toplantılar yapıldığını belirten Daştan STK temsilcilerini bbu toplantılarda bilgilendireceğini ifade etti.
İSTANBUL’DA YAPILACAK ASIRLIK BİRLİK VE SONSUZ KARDEŞLİK PROGRAMINA DAVET ETTİ
MHP Çorlu İlçe Bakanı Cemal Daştan Çorlu’daki STK’ları ziyaret ederek Asırlık Birlik, Sonsuz Kardeşlik programına davet etti. 16 Ağustos Cumartesi Günü yapılacak toplantı Bakırköy de WOW otelde saat 12:00’da yapılacak. Cemal Daştan yapılacak toplantı öncesi Çorlu Muhtarlar Derneği, S.S. Çorlu Esnaf ve Sanatkarlar Kredi ve Kefalet Kooperatifi, Çorlu Madeni Eşya ve Elektrikli Aletler Sanatkarlar Odasını, , Çorlu Kent Konseyini, Çorlu Ticaret ve Sanayi Odasını davet etti.
İMDAT ŞAHİN
Önerler Mahallesinde Yangın Paniği Sürüyor
Önerler Mahallesinde arka arkaya çıkan yangınlar nedeniyle mahalle sakinleri panik yaşarken Çorlu Kaymakamı Niyazi Erten yangın bölgesine giderek zarar gören evlerde incelerde bulundu.
Çorlu’nun Önerler Mahallesinde 14 Ağustos Perşembe ve 15 Ağustos Cuma Günü yaşanan yangınlar korku ve paniğe sebep oldu. 14 Ağustos Perşembe Günü yaşanan büyük yangın sonrası Çorlu Kaymakamı Niyazi Erten Cuma sabahı yangından zarar gören evlerde incelemelerde bulundu. Kaymakam Erten sabah saatlerinde Önerler Mahallesi’nde inceleme yaparken öğleden sonra mahallede yeniden yangın çıktı. Bir tarlada başlayan yangın yine paniğe sebep olurken yangın çok büyümeden söndürüldü.
İKİ GÜN İÇİNDE İKİ AYRI YANGIN
Önerler Mahallesi’nde iki gün arka arkaya çıkan yangınlar mahalle sakinlerini korkutmaya devam ediyor. Öğleden sonra çıkan yangınlar rüzgarında etkisiyle çok hızlı ilerlerken Cuma günü çıkan yangın kısa sürede kontrol altına alınmayı başarıldı. 14 Ağustos Perşembe Günü çıkan yangından ise yaklaşık 300 dönümlük alan zarar görürken, evlerin bazıları da yangından etkilendi.
KAYMAKAM ERTEN YANGINDAN SONRA İNCELEMELERDE BULUNDU
Perşembe Günü yaşanan yangının ardından bölgeye giden Çorlu Kaymakamı Niyazi Erten yangında zarar gören evleri ve işyerlerini ziyaret etti. Ziyaretler kapsamında vatandaşların derdini dinleyen Kaymakam Erten vatandaşlara geçmiş olsun dileklerinde bulundu. Çorlu ilçe Jandarma Komutanı Binbaşı Engin Türk’ün de eşlik ettiği inceleme çalışmalarda Kaymakam Erten mahalle sakinlerine de geçmiş olsun dileklerinde bulundu.
300 DÖNÜMLÜK ALAN YANARKEN, 7 EVDE HASAR OLUŞTU, 5 KİŞİ HAFİF YARALANDI
Çorlu Kaymakamı Niyazi Erten Perşembe Günü yaşanan yangın sonrası Cuma sabahı yangından zarar gören evleri ziyaret ederek vatandaşlarla bir araya geldi. Yangın bölgesini gezen Kaymakam Erten gazetemizin sorularını yanıtladı. Kaymamak Erten yaptığı açıklamada: “14 Ağustos 2025 Perşembe Günü saat 15:15 civarlarında anızla başladı, rüzgarın etkisiyle Önerler Mahallemizdeki 300 dönüm alan bu yangından etkilendi. Bunun dışında bir ana okulu bir konteynır toplamda 7 tane evi etkiledi, büyük oranda hasar gören evler var, değişik oranlarda zarar görenler var. 5 vatandaşımız dumandan hafif şekilde etkilendi onlarda ayaktan gerekli tedavileri yapılıp taburcu edildi. Bizde olayın başından bu yana tüm bölgedeki itfaiye ekipleri belediye imkanları OSB imkanları dahil jandarmamız emniyetimiz hep beraber burada vatandaşımız mücadele ettik. Şuna şükrediyoruz ki cana bir şey gelmedi. Bu tür olayların bir daha olmaması için de gerekli tedbirlerin bu tecrübeyle kullanarak ele alacağız” dedi.
KESİN OLMAMAKLA BİRLİKTE ELEKTRİK HATLARINDAN KAYNAKLANDIĞINI SÖYLEYEBİLİRİZ
Yangının kaynağını sorduğumuz Kaymakam Erten kesin olmayan bilgilere göre kaynağın elektrik hatlarından kaynaklandığını ifade etti. Kaymakam Erten, “Benim aldığım ilk bilgilere göre kesin itfaiye raporu henüz gelmedi, elektrik hatlarından olduğu ön bilgisi var kesin olmamakla birlikte. İtfaiye raporları adli soruşturmalar jandarmamız ve adliyemizce yapılacak o zaman daha netleşecek. Sanki bir elektrik tellerinin düğümlenmesinden kaynaklı bir kıvılcım şeklinde bununda görüntüleri var” dedi.
ZARAR GÖRENLER İÇİN DEVLETİMİZİN KURALLARI BELLİ, NE GEREKİYORSA YAPILACAK
Zarar gören vatandaşların zararları karşılanacak mı sorumuza Çorlu Kaymakamı Niyazi Erten cevap verdi. Erten, “Şimdi şöyle devletimizin kuralları belli, bu kurallar çerçevesinde mekanizmalarımız işliyor, ne gerekiyorsa yapılacak” ifadelerini kullandı.
İMDAT ŞAHİN
Depremler Deği̇l, İhmal Öldürüyor
17 Ağustos 1999 yılında meydana gelen Gölcük Depreminin 26. Yıl dönümünde TMMOB Çorlu İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Engin Beyazyıldız bir açıkla yaptı.
Depremlere dikkat çekilen açıklamada depremlerden gerekli derslerin alınmadığı, kentsel dönüşümün yetersiz olduğu vurgulandı. Çorlu İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Engin Beyazyıldız , “Depreme hazırlıkta kayıp 26 yıl, deprem değil ihmal öldürüyor diyerek yetkilileri bir kez daha uyardı. Nüfusun yoğun olduğu Marmara Bölgesine dikkat çeken Beyazyıldız, kentsel dönüşümde çok geride olunduğuna dikkat çekti.
MARMARA BÖLGESİNDE YAŞANAYAN İNSANLARIMIZIN HALA EN BÜYÜK ENDİŞESİ DEPREM
Depremin yıl dönümü nedeniyle açıklama yapan Engin Beyazyıldız, “Acı sonuçları itibariyle tarihimizin en büyük afetlerinden biri olan 17 Ağustos Büyük Marmara Depreminin 26. yılında, yaşamını yitiren tüm yurttaşlarımızı saygıyla anıyoruz. Bir deprem ülkesi olduğumuz gerçeğini tüm çıplaklığıyla ortaya koyan Marmara Depremi, nüfusun ve sanayi yapılarının en yoğun olduğu geniş bir bölgeyi etkilemiş, büyük çapta can ve mal kaybına yol açmış, uzun yıllar etkisini sürdürecek ekonomik bir yıkıma yol açtığı gibi sosyal açıdan da başta deprem bölgesinde yaşayanlar olmak üzere tüm yurttaşlarımızı etkileyen toplumsal bir travmaya dönüşmüştür. Aradan geçen 26 yıla rağmen deprem tehlikesi, bugün hala İstanbul başta olmak üzere Marmara bölgesinde yaşayan yurttaşlarımızın en büyük endişesidir. Nitekim bu endişe boşuna olmayıp son derece haklı gerekçelere dayanmaktadır. İstanbul'un Silivri ilçesi açıklarında, Marmara Denizi'nde 23 Nisan 2025 tarihinde, 6,1 büyüklüğünde meydana gelen deprem endişeleri bir kez daha canlandırmış, kentin depreme karşı ne kadar hazır olduğu konusunda soru işaretleri oluşturmuştur. Depremin ardından tüm basın yayın organlarında fay haritaları boy göstermiş, olası depremin büyüklüğü ve zamanı tartışılmış, farklı ağızlardan yurttaşların kafasını karıştıran açıklamalar yapılmış, depreme yönelik tüm ilgi odağı depremin nerede, ne zaman ve kaç büyüklüğünde meydana gelebileceği şeklinde tartışmalara indirgenmiştir. İnşaat Mühendisleri Odası olarak bu tartışmanın yanlış bir zeminde yürütüldüğünü vurguluyor, ülkemizin deprem gerçeğine ve kentlerimizin depreme hazırlıksızlığına dikkatleri çekmenin hayati önem taşıdığının altını çiziyoruz. Gerçekten de depremin nerede, ne zaman ve ne büyüklükte meydana geleceğinin bilinmeyişi yurttaşlarımızın en büyük endişesidir. Doğrudur, günümüzün bilgi birikimi ve teknolojisi bunu öngörmeyi olanaklı kılmamaktadır. Ancak varsayımsal olarak, depremin ne zaman ve nerede olduğunu bilebiliyor olsaydık, gerçekten de kendimizi güvende hissedebilir miydik? Elbette binaların boşaltılıp güvenli mekanlarda toplanma sağlanarak insan hayatını koruyup can kayıplarını azaltmak mümkün olabilirdi. Ancak yine de konutlarımızın, iş yerlerimizin, kamu binalarının, okulların, ulaşım hatlarının, tarihi eserlerin yani tüm yaşamımızı çevreleyen kentlerimizin yerle bir olduğuna tanık olmamız, etkilerini yıllarca hissedeceğimiz maddi ve manevi büyük kayıplar yaşamamız kaçınılmaz olacaktı” dedi.
NÜFUSUMUZUN BÜYÜK BİR ÇOĞUNLUĞU DEPREM TEHLİKESİ ALTINDA
Açıklamasını sürdüren Beyazyıldız, “Topraklarımızın ve nüfusumuzun büyük çoğunluğunun deprem tehlikesi bulunan bölgelerde yer aldığı ve sıklıkla ülkemizin çeşitli noktalarında büyük depremlerin meydana geldiği açık bir gerçektir. Son yüz yılda Türkiye’de 85 yıkıcı deprem meydana gelmiş ve yaklaşık 85 bin civarında insanımız hayatını kaybetmiştir. Yani ortalama her 1,5 yılda bir yıkıcı sonuçları olan depremler meydana gelmektedir. Dolayısıyla nüfusun %96’sı deprem riski altında bulunan bölgelerde yaşayan yurttaşların öncelikli sorunu, depremlere karşı güvenli yerleşim alanları ve güvenli yapılaşma ihtiyacıdır. Gerek TBMM’de kurulan araştırma komisyonlarının raporlarında gerekse Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının açıklamalarında 6 milyon civarı yapının riskli olduğu ifade edilmektedir. Bu sayı toplam yapı stoku içerisinde yüzde 60’lara denk düşmektedir. Yani yetkili kurumlar tarafından bile açıkça yapılarımızın çoğunun depreme karşı hazır olmadığı itiraf edilmektedir. Kaldı ki bu sayılar hesaplamalara dayalı tahmini bir tespittir. Yani devlet, Türkiye’de 6 milyon civarı yapının olası bir depremde ağır hasar alabileceğini tahmin etmekte ancak bu yapıların hangileri olduğunu bile bilmemektedir. 1999 Marmara depremi, afetlere karşı bir dönüm noktası olarak kabul edilmiş, bu tarihten sonra pek çok kurum, kuruluş, üniversite ve meslek odası her yönüyle depremi incelemiş ve alınması gereken önlemlere ilişkin pek çok rapor hazırlamıştır. Bu raporlar, 2011 yılında AFAD tarafından hazırlanıp Bakanlar Kurulunca karar altına alınan Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planına dönüştürülmüştür. Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planı, açıkça devlet kurumlarının, yerel yönetimlerin, üniversitelerin, meslek kuruluşlarının, sivil toplum kuruluşlarının görevlerini tanımlamış ve yapılması gerekenleri takvimlendirerek 2023 yılına kadar Türkiye’nin depremlere karşı hazır hale getirilmesini hedeflemiştir. Ancak ne yazık ki 6 Şubat 2023 depremleri, aradan geçen onca yılda hiçbir sorunun çözülemediğini, Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planı dahilinde atılması gereken adımların pek çoğunun atılmadığını gözler önüne sermiştir. İşte bu plana göre yapı stoku envanteri, daha 2017 yılında tamamlanmış olacak ve bahsi geçen 6 milyon riskli yapının hangileri olduğu belirlenerek gerekli tedbirler alınmış olacaktı. Bu çalışma yapılmış olsaydı, 6 Şubat Depremlerinde, 11 ilde yıkılan ve ağır hasar alan 240 binden fazla bina belki de tespit edilmiş olacak ve yurttaşlarımızın göz göre göre ölmesine izin verilmeyecekti” dedi.
KENTSEL DÖNÜŞÜM YERİNDE SAYIYOR
Hiç şüphesiz şehirlerimizin deprem tehlikesine karşı güvenli hale getirilmesi kolay olmayan, çok yönlü ve maliyetli bir süreçtir. Ancak planlı ve toplumun çıkarlarını önceleyen bir anlayışla çok uzun zamana yayılmadan da gerçekleştirilmesi mümkündür. Bu da ancak siyasi iradenin, kaynakları doğru kullanarak sorunların çözümünde bilimin ve mühendisliğin gösterdiği yolu izlemesiyle gerçekleşebilir. Hatırlanacağı üzere 17 Ağustos Depreminin ardından, “Depremin Yol Açtığı Ekonomik Kayıpları Gidermek Amacıyla Bazı Mükellefiyetler İhdası ve Bazı Vergi Kanunlarında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’’ ile bazı yeni vergiler çıkarılmış, bunlardan Özel İletişim Vergisi kalıcı hale getirilmiştir. Bu kalem altında 2025 yılı başına kadar toplamda 40,2 milyar dolar vergi toplanmıştır. Oysa 2012 yılında başlayan kentsel dönüşüm çalışmalarında, 2024 yılına kadar merkezi bütçeden yalnızca 480 milyar TL harcanmıştır. 2012 yılından bu yana tespit edilen riskli yapılardan yalnızca 238 bin civarında yapının dönüşümü tamamlanmıştır. Yani en yetkili ağızlardan dile getirilen 6 milyon riskli yapının yalnızca yüzde 4’ü bugüne kadar dönüştürülmüştür. Öte yandan kentsel dönüşümler sadece rantı yüksek bölgelerle sınırlı kalmış, çoğu riskli bölgelerde çivi bile çakılmamışken rant değeri yüksek bölgelerde yeni sayılabilecek binalar bile yıkılıp yeniden yapılmıştır.
6 ŞUBAT’IN 30. AYI, DEPREM BÖLGESİNDEKİ BAZI SORUNLAR HALA SÜRMEKTE
Depremlere hazırlık konusunda bir milat kabul edilen 17 Ağustos’tan 24 yıl sonra meydana gelen 6 Şubat Depremleri, onca bilimsel çalışmaya rağmen aradan geçen yıllarda neredeyse hiçbir ilerlemenin sağlanmadığını acı bir şekilde gözler önüne sermiştir. Resmi rakamlara göre 50 binden fazla insanımız hayatını kaybetmiş, yaklaşık 40 bin bina yıkılmış, 200 binden fazla bina ağır hasar almıştır. Cumhurbaşkanlığı verilerine göre maddi kaybın 100 milyar doların üzerinde olduğu tahmin edilmektedir. Eğer bir sorunun çözümü bilimsel olarak açıkça ortaya konmuş, bunun için kaynak oluşturulmuş ve yurttaşlardan milyarlarca dolar bu kaynak için toplanmışsa, aradan geçen bunca yılda, gereğini yerine getirmeyen sorumlulardan hesap sorulması gerekmektedir. Doğrusu bu hesap siyaseten, 31 Mart 2024 yerel seçimlerinde sorulmuş, deprem bölgesi de dahil olmak üzere ülke genelinde, bugüne kadar gerekli tedbirleri almayanlar halk tarafından uyarılmıştır. Ancak gelinen aşamada, kentlerimizi depreme hazırlama konusunda başlıca sorumlular arasında yer alan belediye başkanları ve üst düzey yöneticileri hukuka aykırı bir biçimde tutuklanmış, görevlerinden alınmıştır. Denilebilir ki bu tutuklamaların bir başka önemli boyutu da kentlerimizin depreme hazırlanması konusunda halkın can ve mal güvenliğinin tehlikeye atılmasıdır. 6 Şubat depremlerinin üzerinden 30 ay geçmesine rağmen verilen sözlerin hiçbiri tutulmamış, vaatlerin çok uzağında kalınmıştır. Depremin ardından 319 bini 1 yıl içinde olmak üzere toplam 650 bin yeni konutun depremzedelere teslim edileceği duyurulmuştur. Ancak son verilere göre bugüne kadar 206 bin 97'si konut, 4 bin 838'i iş yeri ve 39 bin 701'i köy evi olmak üzere toplam 250 bin 636 bağımsız bölüm teslim edilmiştir. Bir yılda ulaşılması vaat edilen konut sayısına 30 ayda ulaşılamadığı gibi toplam vadedilen konutların yalnızca yaklaşık yüzde 32’si teslim edilmiştir. Öte yandan Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum yaptığı açıklamada, yılsonuna kadar 11 ilde 453 bin bağımsız bölümü teslim ederek hedefe ulaşmış olacaklarını ifade etmiştir. Sayın Kurum, 650 bin konut vaadinden vaz geçildiğini mi ifade etmektedir? Bugün deprem bölgesinde hala geçici yerleşim alanları, enkaz kaldırma işlemleri, altyapısal hizmetlerin yani elektrik, su, kanalizasyon, haberleşme ihtiyaçlarının karşılanması gibi faaliyetlerdeki sorunlar sürmektedir. Aradan 30 ay geçmesine rağmen eğitim ve sağlık hizmetlerinin de yeterince karşılanamadığını vurgulamak gerekir. Milli Eğitim Bakanlığı verilerine göre depremin ardından 19784 derslik kapasiteli 1241 eğitim binasının yapımı planlanmış, bugüne kadar 7497 derslikli 524 okulun yapımı tamamlanmıştır.
DEPREM, DOĞAL BİR OLAYDIR; AFETE DÖNÜŞMESİ İSE TAMAMEN İNSAN KAYNAKLIDIR
“17 Ağustos 1999’dan 6 Şubat 2023’e, oradan günümüze uzanan süreç göstermiştir ki ülkemiz, depremler karşısında kırılgan bir yapı stokuna, yetersiz planlama anlayışına ve denetimsiz bir yapı üretim sürecine sahiptir” diyen Engin Beyazyıldız, “Buna karşılık, bilimsel bilgi ve mühendislik birikimiyle bu sorunların üstesinden gelmek mümkündür. Bunun için ülkemizin hem yetişmiş insan gücü hem de maddi olanakları yeterlidir. Yeter ki toplum yararını esas alan bir anlayışla hareket edilsin; bilimsel verilerle şekillenen bir planlama yaklaşımı benimsenip kamusal denetim etkinleştirilsin. İnşaat Mühendisleri Odası olarak altını çiziyoruz: Deprem, doğal bir olaydır; afete dönüşmesi ise tamamen insan kaynaklıdır. Bilimsel bilgi ışığında hareket edildiğinde depremler felakete dönüşmez, can ve mal kaybı yaşanmaz. Bu nedenle siyasal irade, yerel yönetimler ve tüm ilgili kurumlar, sorumluluklarını yerine getirmeli; kentlerin planlanmasından yapı üretim süreçlerine, yapı denetiminden kentsel dönüşüme kadar tüm adımlar bilimsel ilkelere göre atılmalıdır. Toplumun yaşam hakkı, siyasal ve ekonomik çıkar hesaplarına kurban edilemez. Bugün yapılması gereken bellidir: Rantı önceleyen değil, insanı önceleyen bir kentleşme ve yapılaşma anlayışı derhal hayata geçirilmelidir. Yapı denetimi kamusal bir hizmet olarak yeniden örgütlenmeli, meslek odalarının bilgi birikimi ve deneyimli insan gücü sürece dahil edilmelidir. Depremler kaçınılmaz; ancak afetler önlenebilir. Bu gerçeği görmezden gelmek, binlerce yurttaşımızın hayatına mal olmuştur. Daha fazla geç kalmadan, bir tek insanımızı daha yitirmeden bilimin ve kamusal sorumluluğun rehberliğinde harekete geçilmelidir” dedi.
İMDAT ŞAHİN