“Şiddet Son Bulana Kadar Mücadelemiz Sürecek”
Çorlu Güncel

“Şiddet Son Bulana Kadar Mücadelemiz Sürecek”

  • 26 Kasım 2018

Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü nedeniyle CHP Çorlu Kadın Kolları Atatürk Meydanı’nda basın açıklaması düzenledi.

Düzenlenen basın açıklamasına CHP Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer, Çorlu Belediye Başkanı Ahmet Sarıkurt, CHP Çorlu Belediye Başkan Aday Adayları Fatma Gürel, Müjdat Uysalcan, Yıldıray Arıcı ve çok sayıda partili katıldı. Basın açıklamasın CHP Çorlu Kadın Kolları Başkanı Havva Çolak okudu. Çolak, “Bugün, 'Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü'. Bugün, sesimizi haykırarak duyurma günü. Bugün; dünyanın her köşesinde eşinden, babasından, öğretmeninden, nişanlısından şiddet gören, tecavüze uğrayarak haksız yere taşlanarak öldürülen, namus cinayetleri sonucunda yaşamını yitiren yüzlerce kadına yönelik uygulanan "şiddetle mücadele" günüdür” dedi.

 

“BM GENEL KURULU 1999 DA DAYANIŞMA GÜNÜ İLAN ETTİ”

 

Havva Çolak konuşmasını sürdürdü. Çolak, “25 Kasım 1960 tarihinde Dominik Cumhuriyeti’nde üç kız kardeş askeri diktatörlük tarafından hedef gösterilmelerinin ardından tecavüz edilerek öldürüldüler. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 1999 yılında bu olaya atıfla 25 Kasım gününü Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü olarak ilan etti.Dünya Sağlık Örgütü cinsiyete dayalı şiddeti; kadınlarda fiziksel, cinsel, psikolojik herhangi bir zarar ya da üzüntü doğuran veya bu sonucu doğurmaya yönelik, özel yaşamda veya kamu yaşamında gerçekleşebilen, her türlü davranış, tehdit, baskı veya özgürlüğün keyfi biçimde engellenmesi olarak tanımlamaktadır.

 

“KADINA ŞİDDET SADECE TÜRKİYE’DE DEĞİL DÜNYADA YAYGIN RASLANILIYOR”

 

Kadına yönelik şiddet, sadece Türkiye'de değil tüm dünyada yaygın rastlanır bir durum halini almıştır Öyle ki şu anda dünyanın herhangi bir yerinde bir kadının yüzüne kezzap atılıyor, bir kız çocuğuna tecavüz ediliyor, onlarca hapishanede kadınlara işkence yapılıyor, dünyanın herhangi bir yerinde bombalar altında bir anne ve çocuk ölüyor... Ve uygulanan şiddet yalnızca bedenlere zarar vermekle kalmıyor, kadınların özgüvenini, direnme gücünü ve hak arama arzusunu zayıflatıyor, yok ediyor. Ülkemizde her üç kadından birinin fiziksel şiddet gördüğü, hayatı boyunca eşinden en az bir kez fiziksel şiddet görmüş kadınların oranının Türkiye genelinde en az %35 olduğu bilinmektedir. Kocalarından ayrılmış kadınların %78’i fiziksel şiddete maruz kalmaktadır. Sadece geçtiğimiz Ekim ayında onlarca  kadın boşanmak istedikleri için kocaları tarafından öldürüldü.

 

“DEVLETİN KADINLARIN YAŞAM HAKKINI KORUMAK ZORUNLULUĞUN VARDIR”

 

Kadına yönelik şiddetle mücadele, Türkiye'nin imzalamış olduğu uluslararası sözleşmeler ve Birleşmiş Milletler kararlarıyla da devletin öncelikli sorumluluklarından birisi olarak tanımlanmaktadır. Devletin, kadına yönelik her türlü şiddeti önlemek üzere yasa yapmak, bu yasaların uygulanmasını sağlamak ve denetlemek, kadınların yaşam hakkını korumak, caydırıcı önlemler almak zorunluluğu vardır. Kadın cinayeti davalarında ‘haksız tahrik’ indirimi uygulamalarına bir an önce son verilmelidir. Aile birliğinin sağlanması adı altında kadınları ikinci planda bırakan, kendilerine şiddet uygulayan erkeklerle bir arada yaşamaya zorlayan uzlaştırma girişimleri, kadına yönelik şiddeti ve ayrımcılığı artırmaktadır.

 

 

“KADINA YÖNELİK ŞİDDET SON BULUNA KADAR MÜCADELEMİZ DEVAM EDECEK”

 

Kadınların sağlık hizmetine daha kolay erişimi sağlanmalı, kadın sağlığının sadece ‘üreme’den ibaret olmadığı unutulmamalıdır. Kadınların doğum kontrol yöntemlerine erişimi kolaylaştırılmalı, kendi bedenleri konusunda karar alabilmeleri sağlanmalıdır.

Ülkemizin  2011 yılında imzacısı olduğu BM İstanbul Sözleşmesi’ne uygun olarak ve 6284 sayılı yasa çerçevesinde, şiddet gören kadınlara etkin koruma sağlanmalıdır. Yasal koruma altındaki kişi ve diğer aile bireylerinin kimlik bilgileri veya kimliğini ortaya çıkarabilecek bilgileri, adresleri ile korumanın etkinliği bakımından önem taşıyan diğer bilgilerinin, tüm resmi kayıtlarda gizli tutulması gereklidir.Korunan kadınlar ve çocukların herhangi bir gelir testine tabi tutulmaksızın, genel sağlık sigortalısı sayıldığı unutulmamalıdır.

Şiddet nedeniyle bir kadının yaşamını yitirmesi devletin sorumluluğudur.Kadına şiddet son bulana kadar eşit hak ve özgürlükler kazanılana kadar mücadelemize devam edeceğiz.

Devletin bütün kurumlarını görevlerini yerine getirmeye davet ediyoruz” dedi.  

 

İmdat Şahin