Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü nedeniyle CHP Çorlu Kadın Kolları Atatürk Meydanı’nda basın açıklaması düzenledi.

Düzenlenen basın açıklamasına CHP Tekirdağ
Milletvekili Candan Yüceer, Çorlu Belediye Başkanı Ahmet Sarıkurt, CHP Çorlu
Belediye Başkan Aday Adayları Fatma Gürel, Müjdat Uysalcan, Yıldıray Arıcı ve
çok sayıda partili katıldı. Basın açıklamasın CHP Çorlu Kadın Kolları Başkanı
Havva Çolak okudu. Çolak, “Bugün, 'Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası
Mücadele ve Dayanışma Günü'. Bugün, sesimizi haykırarak duyurma günü. Bugün;
dünyanın her köşesinde eşinden, babasından, öğretmeninden, nişanlısından şiddet
gören, tecavüze uğrayarak haksız yere taşlanarak öldürülen, namus cinayetleri
sonucunda yaşamını yitiren yüzlerce kadına yönelik uygulanan "şiddetle
mücadele" günüdür” dedi.
“BM GENEL KURULU 1999 DA DAYANIŞMA GÜNÜ
İLAN ETTİ”
Havva Çolak konuşmasını sürdürdü. Çolak, “25 Kasım
1960 tarihinde Dominik Cumhuriyeti’nde üç kız kardeş askeri diktatörlük
tarafından hedef gösterilmelerinin ardından tecavüz edilerek öldürüldüler.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 1999 yılında bu olaya atıfla 25 Kasım gününü
Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü olarak
ilan etti.Dünya Sağlık Örgütü cinsiyete dayalı şiddeti; kadınlarda fiziksel,
cinsel, psikolojik herhangi bir zarar ya da üzüntü doğuran veya bu sonucu
doğurmaya yönelik, özel yaşamda veya kamu yaşamında gerçekleşebilen, her türlü
davranış, tehdit, baskı veya özgürlüğün keyfi biçimde engellenmesi olarak
tanımlamaktadır.
“KADINA ŞİDDET SADECE TÜRKİYE’DE DEĞİL DÜNYADA YAYGIN
RASLANILIYOR”
Kadına yönelik şiddet, sadece Türkiye'de değil tüm
dünyada yaygın rastlanır bir durum halini almıştır Öyle ki şu anda dünyanın
herhangi bir yerinde bir kadının yüzüne kezzap atılıyor, bir kız çocuğuna
tecavüz ediliyor, onlarca hapishanede kadınlara işkence yapılıyor, dünyanın
herhangi bir yerinde bombalar altında bir anne ve çocuk ölüyor... Ve uygulanan
şiddet yalnızca bedenlere zarar vermekle kalmıyor, kadınların özgüvenini,
direnme gücünü ve hak arama arzusunu zayıflatıyor, yok ediyor. Ülkemizde her üç
kadından birinin fiziksel şiddet gördüğü, hayatı boyunca eşinden en az bir kez
fiziksel şiddet görmüş kadınların oranının Türkiye genelinde en az %35 olduğu
bilinmektedir. Kocalarından ayrılmış kadınların %78’i fiziksel şiddete maruz
kalmaktadır. Sadece geçtiğimiz Ekim ayında onlarca kadın boşanmak istedikleri için kocaları
tarafından öldürüldü.
“DEVLETİN KADINLARIN YAŞAM HAKKINI KORUMAK
ZORUNLULUĞUN VARDIR”
Kadına yönelik şiddetle mücadele, Türkiye'nin
imzalamış olduğu uluslararası sözleşmeler ve Birleşmiş Milletler kararlarıyla
da devletin öncelikli sorumluluklarından birisi olarak tanımlanmaktadır.
Devletin, kadına yönelik her türlü şiddeti önlemek üzere yasa yapmak, bu
yasaların uygulanmasını sağlamak ve denetlemek, kadınların yaşam hakkını
korumak, caydırıcı önlemler almak zorunluluğu vardır. Kadın cinayeti
davalarında ‘haksız tahrik’ indirimi uygulamalarına bir an önce son
verilmelidir. Aile birliğinin sağlanması adı altında kadınları ikinci planda
bırakan, kendilerine şiddet uygulayan erkeklerle bir arada yaşamaya zorlayan
uzlaştırma girişimleri, kadına yönelik şiddeti ve ayrımcılığı artırmaktadır.
“KADINA YÖNELİK ŞİDDET SON BULUNA KADAR MÜCADELEMİZ
DEVAM EDECEK”
Kadınların sağlık hizmetine daha kolay erişimi
sağlanmalı, kadın sağlığının sadece ‘üreme’den ibaret olmadığı unutulmamalıdır.
Kadınların doğum kontrol yöntemlerine erişimi kolaylaştırılmalı, kendi bedenleri
konusunda karar alabilmeleri sağlanmalıdır.
Ülkemizin 2011 yılında imzacısı olduğu BM
İstanbul Sözleşmesi’ne uygun olarak ve 6284 sayılı yasa çerçevesinde, şiddet
gören kadınlara etkin koruma sağlanmalıdır. Yasal koruma altındaki kişi ve
diğer aile bireylerinin kimlik bilgileri veya kimliğini ortaya çıkarabilecek
bilgileri, adresleri ile korumanın etkinliği bakımından önem taşıyan diğer
bilgilerinin, tüm resmi kayıtlarda gizli tutulması gereklidir.Korunan kadınlar
ve çocukların herhangi bir gelir testine tabi tutulmaksızın, genel sağlık
sigortalısı sayıldığı unutulmamalıdır.
Şiddet nedeniyle bir kadının yaşamını yitirmesi
devletin sorumluluğudur.Kadına şiddet son bulana kadar eşit hak ve özgürlükler
kazanılana kadar mücadelemize devam edeceğiz.
Devletin bütün kurumlarını görevlerini yerine
getirmeye davet ediyoruz” dedi.
İmdat Şahin