• Kireçlenme Hastalığına Dikkat Edilmeli
Çorlu Güncel

Kireçlenme Hastalığına Dikkat Edilmeli

  • 11 Ocak 2019
  • 1110 Kez Okundu

Osteoartrit yani halk dilinde kireçlenme olarak bilinen rahatsızlıkla ilgili Vega Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabitasyon Uzmanı ve aynı zamanda Algoloji Uzmanı olan Prof. Dr. Kadir Yıldırım hastalıkla ilgili gazetemize önemli açıklamalar yaptı.

Prof Dr. Kadir Yıldırım hastalığın tanımını yaptı. Yıldırım, “Osteooartrit yani kireçlenme özellikle sinovyal eklemlerin bir hastalığıdir. Sinovyal eklem etrafında kapsül ve içinde sinovyal sıvı bulunan eklemlerdir.  Bu hastalık hastalar tarafından kireçlenme olarak adlandırılır. Tanımını yapacak olursak, eklemlerde ağrı, tutukluk ve hareket kısıtlılığı ile karakterize kemik dokunun en sık görülen hastalığı demektir” dedi. 

 

“VUCUTTAKİ BÜTÜN EKLEMLERDE RAHATSIZLIK GÖRÜLEBİLİR”

 

Konuyla ilgili açıklamalarına devam eden Prof. Dr. Kadir Yıldırım konuşmasını sürdürdü: “Kireçlenme hastalığı yaşlılık hastalığı olarak bilinir. Hayatın bütün dönemleride bu hastalık görülebilir.  Yüz hasta varsa bunun 70’i 80’i yaşlı hastadır. Ama çocukluk döneminde de görülebilir neden görülebilir. Bu hastalık vucutta bütün eklemleri tutabilmektedir. 60 yaş üzerindeki kişilerde en sık görülen eklem hastalığıdır. Özellikle boyun, omuzlar, bel, sırt bölgesi, kalçalar, dizler,  el ve ayak bileklerini,  parmak eklemlerini ve dirsek etkilenmektedir.  Osteoartritte eklem kıkırdak yapısında bozulma oluşur. Bunun sonucu olarak eklem kıkırdağının altındaki kemik dokusunda değişiklikler meydana gelir. Kemikteki büyümeler ve eklem kenarındaki çıkıntılar eklemlerin normal yapısını bozarak, hareketlerde kısıtlanmaya ve ağrıya neden olur. Aslında osteoartrit hastalığı, romatizmal hastalıklar arasında en yaygın görülenidir. Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre, 60 yaş üstü yetişkinlerin yaklaşık % 28’inde osteoartrit var. 2020 yılına kadar, dünya çapında bu hastalığın hareket kabiliyetini sınırlayan en önemli 4. sebep haline gelmesi bekleniyor.

 

NEDENLERİ NELERDİR ?

 

Kireçlenme nedeni kesin olarak bilinmemekle birlikte mevcut kanıtlar hastalığın gelişmesinde birçok faktörün birlikte çalıştığını göstermektedir. Hastalık için başlıca risk faktörleri yaşın ilerlemesi, kadın-cinsiyet, obezite, meslek, eklem travması, D vitamini eksikliği ve şeker hastalığı, romatoid artrit, hipotiroidi gibi bazı hastalıklardır. Özellikle el Kireçlenmesinin genetik eğiliminin yüksek olduğu ve annede varsa kızına da büyük ihtimalle geçeceği bilinmektedir. Bazı eklemlerdeki kireçlenmelerin meslekler ile ilişkisi de kanıtlanmıştır. Sürekli boyacılık veya kuaförlük yapan insanlarda en fazla omuz eklemi etkilenir, çiftçilerde özellikle kalça eklemi ve diz eklemi çok etkilenir. Sürükle bilgisayar başında olan insanlarda el parmaklarında kireçlenmenin gelişmesi çok daha yüksek olasılıktır. Dolayısıyla mesleki yatkınlık çok önemlidir. Kireçlenme en sık yakınım, eklemlerdeki ağrı, sertlik ve tam olarak hareket edememektir. Ülkemizde egzersiz yapmanın çok yaygın olmaması, giderek daha kilolu bir toplum olmak ve yaşam süresinin uzaması gibi nedenlerle şikâyetlerde artış yaşanmaktadır.

 

HASTALIĞIN BELİRTİLERİ NELERDİR

 

Ekle hareketlerinde kısıtlanma ve ağrıdan yakınırlar. Kemik çıkıntılara bağlı olarak eklem şiş görünebilir. Hareket sırasında eklemde çıtırtılar duyulabilir. Ağrı genellikle hareket sırasında ya da günün ilerleyen saatlerinde görülürken, yakınmalar dinlenmeyle rahatlar. Ama hastalık kronik döneme son döneme terminal döneme gelmişse artık istirahat etmekle de ağrı kesilmez. Osteoartrit olan ekleme komşu kaslarda zayıflama ve güçsüzlük dikkati çeker. Kaslarda kramplar da görülebilir. Bu hastalığın doğasında tutukluk diye bir ifade vardır. Bu çok önemli bir kavramdır ve okuyucularımızın özellikle bu konuya dikkat etmesi gerekiyor. Tutukluğu hareket etmekte zorluk yaşamak diye ifade ediyoruz. Hasta sabah kalktığı zaman veya birkaç saatlik bir istirahatten sonra rahatsızlık duyduğu eklemi hareket ettirmekte zorluk yaşamaktadır. Bu özellikle yük binen eklemlerde daha belirgin bir hal almaktadır. İlk üç beş dakika ilgili eklemin hareketi çok çok zordur ancak üç beş dakika sonra hastalar rahatladığını söylerler. Bunu tutukluluk olarak tarif ediyoruz.  Kireçlenmeye bağlı ağrı çekmek bir kader değildir. Çeşitli tedavi seçenekleri ile tedavi edilebilir, kontrol altına alınabilir, ağrısız hayat şansı sağlanabilir.

 

TANI NASIL KONULUR

 

Hastanın öyküsünde; istirahatte veya hareketle oluşan eklem ağrısı, eklemde takılma hissi ve dinlenme sonrası harekete başlarken eklemde kısa süreli tutukluk hissi; muayene bulguları (eklemde iltihap bulguları olmaksızın hareketlerinde kısıtlılık, kemik yapıda büyüme gibi) ve görüntüleme yöntemleri ile tanı konur. Direkt grafiler (röntgen) veya bazen daha ileri görüntüleme için manyetik rezonans görüntüleme (MRI) kullanılır. Eklemlerin röntgen filmlerinin çekilmesi de, osteoartrit tanısını koyarken çok yardımcı olur. Bununla beraber, röntgen filmlerinde osteoartrit belirtilerinin ve bulgularının olması, mutlaka o eklemde çeşitli yakınmaların olacağı anlamını da taşımaz ya da yakınmaların hangi şiddette olduğunu tahmin ettirmez. Osteoartrit tanısını koyduran bir kan testi yoktur. Fakat bazı kan testleri, özellikle vücutta ciddi bir iltihabi cevabın olmadığını gösteren testler, osteoartriti diğer romatizmal hastalıklardan ayırt etmede yardımcı olurlar.

 

NASIL TEDAVİ EDİLİR

 

Osteoartrtit tedavisinde kullanılan yöntemleri, ilaçlı yöntemler ve ilaç dışı yöntemler şeklinde ikiye ayırmak mümkün. İlaçsız yöntemlerden belki de en önemlisi hastanın eğitimidir. Eklemin nasıl korunacağı, eklem çevresi kas ve diğer yumuşak dokuların nasıl daha kuvvetli ve sağlıklı hale getirilebileceği hastaya anlatılmalıdır. Hastalara güven telkin etmenin, hatta doktorun hastaya direkt telefon kontağı şansı tanımasının etkin bir yöntem olduğu anlaşılmaktadır. Eğer hastanın kilo fazlası varsa, bu konuda da mutlaka bir şeyler yapılmalıdır. Pek çok hasta ağrı nedeniyle hareket edemediğini ve bu nedenle kilo vermek şöyle dursun, daha fazla kilo aldığını söylemektedir. Böyle bir durumda hekime düşen görev, hastanın ağrısını bir şekilde kontrol altına almaktır. Aksi takdirde hastanın içine girmiş olduğu kısır döngüden çıkarılması çok zor olacaktır. Egzersizler, osteoartrit tedavi ve rehabilitasyonunun temel taşlarından biridir. Her hastaya uygun egzersiz farklı olduğundan, egzersiz de tıpkı ilaçlarda olduğu gibi uzman hekim tarafından kişiye özel olarak reçetelendirilmelidir. Bazı hastaların mobilizasyonunu artırmak için özel ayakkabılar ya da dizlikler gerekli olabilir. Benzer şekilde yardımcı cihazlardan (kanadyen baston, walker gibi) yararlanılabilir. Gerekli olan durumlarda fizik tedavi ajanlarının (TENS, tedavi edici ultrason, infraruj, sıcak paketler, lazer vb.) kullanımı hastaları rahatlatır, ağrı kontrolü ile daha kolay egzersiz yapmalarına olanak sağlar. İlaçlı tedavi yöntemleri arasında parasetamol ilk sırayı alır. İkinci aşamada kullanılan non-steroid anti-inflamatuvar ilaçlara (NSAİ) göre yan etki olarak daha masum görünmektedir. Ancak pek çok hastada parasetamol ile ağrı kontrolü sağlamak zordur. Uzun süreli NSAİ kullanımının önemli yan etkileri de beraberinde getirdiğini biliyoruz. Bu nedenle bu tip ilaçlar çok uzun süreler kullanılmamalıdır. Glukozamin-Kondroitin preparatları böyle durumlarda bize yardımcı olabiliyor. Gerektiğinde Tramadol gibi zayıf opioidler, anti-depresan ilaçlar ya da nörotransmitter ilaçlar tedaviye eklenebilir. Eklem içi hyalüronik asit ve ozon-oksijen seçilmiş hastalarda yüz güldürücü sonuçlar vermektedir. Tedavide son aşama cerrahi olarak etkilenen eklemin protez ile değiştirilmesidir ki bu girişim, en ileri evrede gündeme gelir.

 

PRP (KÖK HÜCRE) TEDAVİSİ

 

PRP hastadan alınan kanın içinde bulunan trombosit hücrelerinin özel bir sistemle ayrılarak hastanın problemli eklemine enjekte edilmesi şeklinde uygulanmaktadır. Bu hücrelerin sahip olduğu birçok hormon ve benzeri maddelerin vücut dokuları üzerinde iyileştirici etkisi olmaktadır. PRP özellikle eklem kireçlenmelerinde, tendinit gibi yumuşak doku problemlerinde, spor yaralanmalarında geniş bir kullanım alanı bulmuştur. PRP’nin kas iskelet sistemi hastalıklarında kullanımının etkin olduğuna dair çok sayıda bilimsel araştırma mevcuttur.

 

KURU İĞNE TEDAVİSİ

 

Diğer ismi ile İMS (intramusculer stimulation) ağrılı kas spazmlarının tedavisi için uygulanır. En sık kullanım alanı Kireçlenmeler ve buna bağlı oluşan kas problemleri, miyofasiyal ağrı sendromu, fibromyalji veya halk arasında kas romatizması diye adlandırılan ağrılı tablodur.

Kas ve iskelet sistemindeki birçok ağrılı olayın sebebi stres, zorlama, fıtık vb ağrılı hastalıklar sebebiyle kasılmış ve kısalmış kaslardır. Spazm ile sertleşen kaslar ağrılı bir hal alır. Ağrı yeniden bir spazm doğurur. Tedavi edilmediğinde artan ‘spazm ve ağrı kısır döngüsü’ hastayı kilitler, hareket esnekliği kaybolur ve ağrılı tutukluklara yol açar. Kısalmış ve gergin kasların içinde tetik nokta denen ve halk arasında kulunç diye bilinen ağrılı sertlikler gelişir.

Kuru iğne tedavisi, güvenli, yan etkisi olmayan, tedavi edici ve zararsız bir yöntemdir. İğne, herhangi bir ilaç içermediğinden, bu ismi alır. Bu sebeple alerjik reaksiyonlar, ilaç etkileşimleri ve yan etkiler görülmez” dedi.