Osteoartrit yani halk dilinde kireçlenme olarak bilinen rahatsızlıkla ilgili Vega Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabitasyon Uzmanı ve aynı zamanda Algoloji Uzmanı olan Prof. Dr. Kadir Yıldırım hastalıkla ilgili gazetemize önemli açıklamalar yaptı.
Prof Dr. Kadir Yıldırım
hastalığın tanımını yaptı. Yıldırım, “Osteooartrit yani kireçlenme özellikle
sinovyal eklemlerin bir hastalığıdir. Sinovyal eklem etrafında kapsül ve içinde
sinovyal sıvı bulunan eklemlerdir. Bu
hastalık hastalar tarafından kireçlenme olarak adlandırılır. Tanımını yapacak
olursak, eklemlerde ağrı, tutukluk ve hareket kısıtlılığı ile karakterize kemik
dokunun en sık görülen hastalığı demektir” dedi.
“VUCUTTAKİ BÜTÜN EKLEMLERDE
RAHATSIZLIK GÖRÜLEBİLİR”
Konuyla ilgili açıklamalarına
devam eden Prof. Dr. Kadir Yıldırım konuşmasını sürdürdü: “Kireçlenme hastalığı
yaşlılık hastalığı olarak bilinir. Hayatın bütün dönemleride bu hastalık
görülebilir. Yüz hasta varsa bunun 70’i
80’i yaşlı hastadır. Ama çocukluk döneminde de görülebilir neden görülebilir.
Bu hastalık vucutta bütün eklemleri tutabilmektedir. 60 yaş üzerindeki
kişilerde en sık görülen eklem hastalığıdır. Özellikle boyun, omuzlar, bel,
sırt bölgesi, kalçalar, dizler, el ve
ayak bileklerini, parmak eklemlerini ve
dirsek etkilenmektedir. Osteoartritte
eklem kıkırdak yapısında bozulma oluşur. Bunun sonucu olarak eklem kıkırdağının
altındaki kemik dokusunda değişiklikler meydana gelir. Kemikteki büyümeler ve
eklem kenarındaki çıkıntılar eklemlerin normal yapısını bozarak, hareketlerde
kısıtlanmaya ve ağrıya neden olur. Aslında osteoartrit hastalığı, romatizmal
hastalıklar arasında en yaygın görülenidir. Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine
göre, 60 yaş üstü yetişkinlerin yaklaşık % 28’inde osteoartrit var. 2020 yılına
kadar, dünya çapında bu hastalığın hareket kabiliyetini sınırlayan en önemli 4.
sebep haline gelmesi bekleniyor.
NEDENLERİ NELERDİR ?
Kireçlenme nedeni kesin
olarak bilinmemekle birlikte mevcut kanıtlar hastalığın gelişmesinde birçok
faktörün birlikte çalıştığını göstermektedir. Hastalık için başlıca risk
faktörleri yaşın ilerlemesi, kadın-cinsiyet, obezite, meslek, eklem travması, D
vitamini eksikliği ve şeker hastalığı, romatoid artrit, hipotiroidi gibi bazı
hastalıklardır. Özellikle el Kireçlenmesinin genetik eğiliminin yüksek olduğu
ve annede varsa kızına da büyük ihtimalle geçeceği bilinmektedir. Bazı
eklemlerdeki kireçlenmelerin meslekler ile ilişkisi de kanıtlanmıştır. Sürekli
boyacılık veya kuaförlük yapan insanlarda en fazla omuz eklemi etkilenir,
çiftçilerde özellikle kalça eklemi ve diz eklemi çok etkilenir. Sürükle
bilgisayar başında olan insanlarda el parmaklarında kireçlenmenin gelişmesi çok
daha yüksek olasılıktır. Dolayısıyla mesleki yatkınlık çok önemlidir.
Kireçlenme en sık yakınım, eklemlerdeki ağrı, sertlik ve tam olarak hareket
edememektir. Ülkemizde egzersiz yapmanın çok yaygın olmaması, giderek daha
kilolu bir toplum olmak ve yaşam süresinin uzaması gibi nedenlerle şikâyetlerde
artış yaşanmaktadır.
HASTALIĞIN BELİRTİLERİ
NELERDİR
Ekle hareketlerinde
kısıtlanma ve ağrıdan yakınırlar. Kemik çıkıntılara bağlı olarak eklem şiş
görünebilir. Hareket sırasında eklemde çıtırtılar duyulabilir. Ağrı genellikle
hareket sırasında ya da günün ilerleyen saatlerinde görülürken, yakınmalar
dinlenmeyle rahatlar. Ama hastalık kronik döneme son döneme terminal döneme
gelmişse artık istirahat etmekle de ağrı kesilmez. Osteoartrit olan ekleme
komşu kaslarda zayıflama ve güçsüzlük dikkati çeker. Kaslarda kramplar da
görülebilir. Bu hastalığın doğasında tutukluk diye bir ifade vardır. Bu çok
önemli bir kavramdır ve okuyucularımızın özellikle bu konuya dikkat etmesi
gerekiyor. Tutukluğu hareket etmekte zorluk yaşamak diye ifade ediyoruz. Hasta
sabah kalktığı zaman veya birkaç saatlik bir istirahatten sonra rahatsızlık
duyduğu eklemi hareket ettirmekte zorluk yaşamaktadır. Bu özellikle yük binen
eklemlerde daha belirgin bir hal almaktadır. İlk üç beş dakika ilgili eklemin
hareketi çok çok zordur ancak üç beş dakika sonra hastalar rahatladığını
söylerler. Bunu tutukluluk olarak tarif ediyoruz. Kireçlenmeye bağlı ağrı çekmek bir kader
değildir. Çeşitli tedavi seçenekleri ile tedavi edilebilir, kontrol altına
alınabilir, ağrısız hayat şansı sağlanabilir.
TANI NASIL KONULUR
Hastanın öyküsünde;
istirahatte veya hareketle oluşan eklem ağrısı, eklemde takılma hissi ve
dinlenme sonrası harekete başlarken eklemde kısa süreli tutukluk hissi; muayene
bulguları (eklemde iltihap bulguları olmaksızın hareketlerinde kısıtlılık,
kemik yapıda büyüme gibi) ve görüntüleme yöntemleri ile tanı konur. Direkt grafiler
(röntgen) veya bazen daha ileri görüntüleme için manyetik rezonans görüntüleme
(MRI) kullanılır. Eklemlerin röntgen filmlerinin çekilmesi de, osteoartrit
tanısını koyarken çok yardımcı olur. Bununla beraber, röntgen filmlerinde
osteoartrit belirtilerinin ve bulgularının olması, mutlaka o eklemde çeşitli
yakınmaların olacağı anlamını da taşımaz ya da yakınmaların hangi şiddette
olduğunu tahmin ettirmez. Osteoartrit tanısını koyduran bir kan testi yoktur.
Fakat bazı kan testleri, özellikle vücutta ciddi bir iltihabi cevabın
olmadığını gösteren testler, osteoartriti diğer romatizmal hastalıklardan ayırt
etmede yardımcı olurlar.
NASIL TEDAVİ EDİLİR
Osteoartrtit tedavisinde
kullanılan yöntemleri, ilaçlı yöntemler ve ilaç dışı yöntemler şeklinde ikiye
ayırmak mümkün. İlaçsız yöntemlerden belki de en önemlisi hastanın eğitimidir.
Eklemin nasıl korunacağı, eklem çevresi kas ve diğer yumuşak dokuların nasıl
daha kuvvetli ve sağlıklı hale getirilebileceği hastaya anlatılmalıdır.
Hastalara güven telkin etmenin, hatta doktorun hastaya direkt telefon kontağı
şansı tanımasının etkin bir yöntem olduğu anlaşılmaktadır. Eğer hastanın kilo
fazlası varsa, bu konuda da mutlaka bir şeyler yapılmalıdır. Pek çok hasta ağrı
nedeniyle hareket edemediğini ve bu nedenle kilo vermek şöyle dursun, daha
fazla kilo aldığını söylemektedir. Böyle bir durumda hekime düşen görev,
hastanın ağrısını bir şekilde kontrol altına almaktır. Aksi takdirde hastanın
içine girmiş olduğu kısır döngüden çıkarılması çok zor olacaktır. Egzersizler, osteoartrit
tedavi ve rehabilitasyonunun temel taşlarından biridir. Her hastaya uygun
egzersiz farklı olduğundan, egzersiz de tıpkı ilaçlarda olduğu gibi uzman hekim
tarafından kişiye özel olarak reçetelendirilmelidir. Bazı hastaların
mobilizasyonunu artırmak için özel ayakkabılar ya da dizlikler gerekli
olabilir. Benzer şekilde yardımcı cihazlardan (kanadyen baston, walker gibi)
yararlanılabilir. Gerekli olan durumlarda fizik tedavi ajanlarının (TENS,
tedavi edici ultrason, infraruj, sıcak paketler, lazer vb.) kullanımı hastaları
rahatlatır, ağrı kontrolü ile daha kolay egzersiz yapmalarına olanak sağlar.
İlaçlı tedavi yöntemleri arasında parasetamol ilk sırayı alır. İkinci aşamada
kullanılan non-steroid anti-inflamatuvar ilaçlara (NSAİ) göre yan etki olarak daha
masum görünmektedir. Ancak pek çok hastada parasetamol ile ağrı kontrolü
sağlamak zordur. Uzun süreli NSAİ kullanımının önemli yan etkileri de
beraberinde getirdiğini biliyoruz. Bu nedenle bu tip ilaçlar çok uzun süreler
kullanılmamalıdır. Glukozamin-Kondroitin preparatları böyle durumlarda bize
yardımcı olabiliyor. Gerektiğinde Tramadol gibi zayıf opioidler, anti-depresan
ilaçlar ya da nörotransmitter ilaçlar tedaviye eklenebilir. Eklem içi
hyalüronik asit ve ozon-oksijen seçilmiş hastalarda yüz güldürücü sonuçlar
vermektedir. Tedavide son aşama cerrahi olarak etkilenen eklemin protez ile
değiştirilmesidir ki bu girişim, en ileri evrede gündeme gelir.
PRP (KÖK HÜCRE) TEDAVİSİ
PRP hastadan alınan kanın
içinde bulunan trombosit hücrelerinin özel bir sistemle ayrılarak hastanın
problemli eklemine enjekte edilmesi şeklinde uygulanmaktadır. Bu hücrelerin
sahip olduğu birçok hormon ve benzeri maddelerin vücut dokuları üzerinde
iyileştirici etkisi olmaktadır. PRP özellikle eklem kireçlenmelerinde, tendinit
gibi yumuşak doku problemlerinde, spor yaralanmalarında geniş bir kullanım
alanı bulmuştur. PRP’nin kas iskelet sistemi hastalıklarında kullanımının etkin
olduğuna dair çok sayıda bilimsel araştırma mevcuttur.
KURU İĞNE TEDAVİSİ
Diğer ismi ile İMS (intramusculer
stimulation) ağrılı kas spazmlarının tedavisi için uygulanır. En sık kullanım
alanı Kireçlenmeler ve buna bağlı oluşan kas problemleri, miyofasiyal ağrı
sendromu, fibromyalji veya halk arasında kas romatizması diye adlandırılan
ağrılı tablodur.
Kas ve iskelet sistemindeki
birçok ağrılı olayın sebebi stres, zorlama, fıtık vb ağrılı hastalıklar
sebebiyle kasılmış ve kısalmış kaslardır. Spazm ile sertleşen kaslar ağrılı bir
hal alır. Ağrı yeniden bir spazm doğurur. Tedavi edilmediğinde artan ‘spazm ve ağrı
kısır döngüsü’ hastayı kilitler, hareket esnekliği kaybolur ve ağrılı
tutukluklara yol açar. Kısalmış ve gergin kasların içinde tetik nokta denen ve
halk arasında kulunç diye bilinen ağrılı sertlikler gelişir.
Kuru iğne tedavisi, güvenli,
yan etkisi olmayan, tedavi edici ve zararsız bir yöntemdir. İğne, herhangi bir
ilaç içermediğinden, bu ismi alır. Bu sebeple alerjik reaksiyonlar, ilaç
etkileşimleri ve yan etkiler görülmez” dedi.