Kadının Sosyal Hayatını Araştırma ve İnceleme Derneği (KASAİD) Çorlu Şube Başkanı Nayime Yılmaz, 5 Aralık Kadına verilen seçme ve seçilme hakkı için bir açıklama yaptı. Yılmaz “kadının siyasal ve ekonomik alandaki rolü arzu edilen seviyede değildir” dedi.
“5 Aralık 1934’te
Türkiye Büyük Millet Meclisince, Anayasanın 10. ve 11.maddelerinde
yapılan düzenleme ile 22 yaşını bitiren her Türk kadınına seçme ve 30 yaşını
bitiren her kadına milletvekili seçilme hakkı tanınmıştır ki bu yıl Türk Kadınının seçme ve seçilme hakkını
elde edişinin 84.yılını kutluyoruz” diyen Nayime Yılmaz bu haklarla kadın erkek
eşitliği hedeflenmiştir” dedi. Yılmaz, “Türkiye Cumhuriyeti‘nin ilk yıllarında,1926–1934 yılları arasında
gerçekleştirilen Atatürk Devrimlerinin bir kısmı, kadınların sosyal ve
kültürel alanlarda, eğitimde, hukukta, aile içinde, çalışma hayatında,
toplumsal yaşamda ve siyasette erkeklerle eşit haklara sahip olmasını
hedeflemiştir” ifadelerini kullandı.
“TÜRK KADINI HAKLARI İÇİN MÜCADELE ETMİŞTİR”
Konuşmasını sürdüren KASAİD Çorlu şube Başkanı Nayime
Yılmaz, “Kurtuluş Savaşındaki yarattıkları kahramanlık ve fedakarlık
destanlarından sonra Türk kadınları siyasal hakları için mücadele etmeye
başlamışlardır. 1923’te Nezihe Muhitin’in önderliğinde kurulan Kadınlar Halk
Fırkası’na kadınların seçme ve seçilme hakkı bulunmadığı gerekçesiyle izin
verilmeyince parti varlığını sürdürmek için Türk Kadın Birliği olarak
örgütlenmişler ve mücadelelerini sürdürmüşlerdir. Bu özel günde derneğimizin
kurucusu olan Prof.Dr.Afet İnan’ı da özel bir
şekilde anmamız gerekiyor ki, kendisi kadının seçme ve seçilme hakkını elde
etmesiyle ilgili tarihi bir rol üstlenmiştir. Kadının siyasi yaşama katılımıyla
ilgili başka ülkelerdeki tartışma ve uygulamaların araştırılmasında görev almış
ve yeni Cumhuriyetimizde bu hakların tesis edilmesi
yolunda zemin hazırlamıştır. 3 Nisan 1930 da Türk Ocağı Merkezinde
verdiği konferansta .”Kadın seçim hakkını almalıdır, çünkü demokrasinin mantığı
bunu gerektirir” demiştir” dedi.
“BUGÜN KADININ HAKLARI GERİYE DÜŞMÜŞTÜR”
1935 ten bu yana çok mesafe alınmasına
rağmen Türk kadınının, politik ve ekonomik hayattaki
rolü maalesef arzu edilen düzeyde değildir. Üzülerek tespit etmemiz
gerekir ki toplumsal yaşamdaki kadın anlayışı bu katedilen mesafenin
gerisine düşme eğilimi göstermektedir.Kadını ötekileştirme,toplumsal rolünü ev
ve aile ekseninde tutma, bu dar alanda bile karar alıcı değil, riza
gösteren,hizmet eden ve maalesef “gerektiğinde” baskı ve şiddet
uygulanabilen bir figür haline getirme anlayışı kendisine yer bulabilmektedir.
Oysa bizim hedefimiz; kadının aile içindeki rolünün ve şiddetin tartışılmasından
bir adım yukarı çıkararak kadının siyaset, iş, ekonomi, bilim, sanat
hayatındaki rolünü, bu alanlardaki fırsat eşitliğini tartışmak ,kadının
akademik ve beceri olarak kendisini yetiştirmesini, donanım kazanmasını ve bu
alanlara yön vermesini mümkün kılmak olmalıdır.Çünkü kadının güç zeka,
yetenek ve birikimine gereken değer verilmeden, toplumsal kalkınmanın ve
refahın tam olarak tesis edilmesinden söz edilemez.
İmdat Şahin